Tuesday, December 4, 2012

volkan'ın filmi için manifesto


Ergen'e not,

manifestivo

ergenin volkanı sık patlar.

sen beni ovaya çayıra saldın ya o gün, o binasız az insanatlı hayran olunası yerde boynumda gitar, kablolar ve seslerimle gezinmek bir acaip geldi. Oysa öyle cazipti ki 30'larımda doğada bulunmak; ağaç, kuş, yeşil, mavi, sarıyla flört. Ama o gün doğadan beslenme, doğayla bir olma niyetimizin ilelebet karşılıksız kalacağını düşündüm. İlginç, yaratıcı ve benzeri sıfatlara müptela mevcudiyetim, kuş, çayır - çimen tarafından hiç rağbet görmedi, nötr, sıfır tepki. ne olurdu rüzgar bir dem tutsaydı, bir bin bül bül ötüp, sinekler oynaşsaydı? Beğenmese bile nezaketen bir tepki verir insan, misafiriz sonuçta. Ne? İnsan mı dedim?

Evrim ve kendi icad ettiğimiz zamanın kölesi olmuşuz; yazı, bellek, örf, din, ölüm bilinci, korkusu, hepsi bizi doğadan uzaklaştırmış. Bana kucak açmadığını sandığım doğa aslında hep aynı mesafede, ben unutmuşum, kendimi ayrı sanmışım. Ağaçlar yıldırıma kin güder mi, zamansız patlayan volkan lağv mı edilir, "bu sene şubat 29 çekecekti" diye biraz daha ağırdan mı alır yerküre? Hesapsız, telaşsız tek bir varoluşu yaşıyorlar, bizim eksiğimiz ne?

Haa, yaratıya gelince elmayla armut toplanmaz ama sanatsal ve işlevsel yaratılarımızı toplasak, hasbelkader ikamet etmekte olduğumuz toprakların bir kısmına verdiğimiz isimle ayrıştırıp payelendiğimiz bir Amasya elması, bir Antep fıstığı eder mi? Yıllarca çalışıp, eğitilip, sancılar, psikozlar ve türlü dramayla bir şeyler üretiyor insan, bunlar olurken hırs ve kibirle dolabiliyor, yaptığıyla övünüyor bir de. Ağaç düşünmüyor yaptığını, zorlanmıyor, bazen çok bazen az oluyor yemişleri, bazen kendini "zararlı"ya bırakıyor, bazen de ölüyor ağaç, "yaşadığını da bilmedi, ölümü de garibim", naaşının etrafındaki fidanlar da ona benziyor, bilmiyorlar ama yakında aynı yemişi vermeye başlarlar, ihtiyar ve gençte aynı bilinç. Yavrulamak en güzel icraatımız belki ama doğumundan itibaren yavru bozuluyor, koşullandırılmış evren zaman değirmeninde bize benziyor. Yine de ağaç gibi yalnızca varolup duramıyorsak, meşgalelerimizi önemseyebiliriz, sonuçlarını değil, şeyleri anlamlandırarak vakit geçirebiliriz.  

No comments:

Post a Comment