Tuesday, December 4, 2012

kıssadan hisse


borabook

kıssadan hisse

merhaba, erman'dan gelen gaza getirici mail'i okudum ve "tabii yahu, yazıveririm bir kaç saatte, ne olacak?" diye düşündüm. sonra, takip eden günler içerisinde giderek artan bir baskı altında ezilip durdum. aklıma yazacak bir konu gelmiyordu. hayatla ilgili hemen herşeyi birbiriyle ilişkilendirmek mümkün olabilir; müzikte de on iki sesi ve  bu seslerden kurulu armonik aralık ve akorları, hayal ve hesap gücümüzü kullanıp, türlü ritmlerle evlendirebilir, istediğimiz metrik düzen(ler)de bir kompozisyon oluşturabiliriz. ama bunları yapmak için bir temaya ihtiyacımız var, bize bir izlek gerek. bir uyaran, mutlu eden, rahatsızlık veren, dalga geçebileceğimiz, ayıplayacağımız, özür dileyeceğimiz, intikam alıp, yok etmek isteyeceğimiz birşeyler...  bulduğumuz tema aracılığıyla bu his ve itileri dışa vurabiliriz. temaya faklı anlamlar yükleyip, her karşılaşıldığında dışa vurulmak isteneni biraz daha bariz hale getirecek bir biçimde çeşitleyebiliriz. gelgelelim bu kez ortada ne bir tema var, ne de dışa vurmak istediğim birşeyler. aslında var belki ama tam olarak ne olduğuyla yüzleşemiyorum henüz. ayrıca okuyucularının ortak noktasının bir enstrümana duydukları merak olduğu bu dergi bunlardan bahsetmenin yeri olmayabilir. neyse sonuç olarak bu sayıdaki köşemde 'gitar guru'su mick goodrick'in '80'lerde yazdığı nefis kitap "the advancing guitarist"ten bazı alıntılara yer vermek istiyorum. bu alıntılar kitabın sonundaki "bazı kısa hususlar"ın bazılarını içeriyor. dergimiz yazarlarından çağlayan yıldız da(bir başka guru) kendi sitesinde bunların bazılarını yayınlamış bazı bazı.

rekabet: illa rekabet edecekseniz, kendinizle yarışın.
unutmayın: müzik müşterek bir spordur. (aslında)
köklerinizi ihmal etmeyin.
öğrenmeye devam: her zaman daha yeni başladığınızı düşünün.
en fazla ciddiye alınması gereken şeylerden biri mizahtır.
siz çalarken ortalıkta dinleyen bir kişi bile varsa çalışınız büyük ölçüde değişir.
tempolar: çok hızlıysa half-time, çok yavaşsa double-time hissetmeye çalışın.
üzerinde çalıştığınız konu çok genişse, küçük lokmalar alın, ancak bu şekilde sindirebilirsiniz.
çalınan eserin duygusunu verebilmek gerekir.
kendinizi bir oktavla sınırlayarak akor geçişleri olan bir parça üzerine solo çalın.
müzikte ilerlemenin sonu yoktur. peşini bırakmayın, geliştirin, çalın, başkalarına öğretin. asla en iyi olmayı hedeflemeyin, potansiyelinizi gerçekleştirmeye odaklanın.
metronomla çalışmak sürekliliği öğretir. (süreklilik iyi rhythm section'ların uzmanlık alanıdır)
öğrenmenin yaşı yoktur. her zaman çalışınızın belli yönlerini geliştirebilirsiniz.
kendinizi geliştirdikçe, başlangıçta öğrenilen temel prensiplerin önemini daha iyi kavrayacaksınız.
müzik hayatın bir parçasıdır. çoğu zaman hayatın müzikte size çalışarak öğrendiğinizden fazlasını kattığını görürsünüz.
uğraşınızı gerçekten seviyorsanız, başarısızlığı da, başarıyı da hazmedebilirsiniz. (aslında, başarıyı hazmetmenin başka türlü mümkün olmadığını düşünüyorum)
çalmak için enerji, iyi çalmak için dikkat, çok iyi çalmak için tutku(belki biraz da şans!) gerekir.
her seviyeden müzisyen için geçerlidir: "hadi bakalım otomatik pilot'tan çıkıp, içten, manası olan bir şeyler çalalım".
kendi özgünlüğünüz üzerine çalışmayın. (nasıl olsa bütün hayatınız bundan ibaret!) başkalarını özgün kılan yönleri incelemeye yönelik çalışmalar yapın.
çoğu zaman dinleyenlerin az sonra ne çalacağımızı bilmediklerini unutuyoruz. (cümlelerimizin sonunda bunu hatırlamamızda fayda var)
serbest doğaçlama üzerine: bazen nota seçimlerine fazla takılmayıp başka şeylere odaklanmak işe yarayabilir (ton, müzikal şekil, renkler, dinamikler, duygular vs.)
birlikte çaldığınız müzisyenlere bakmaktan çekinmeyin, dinleyicilere bakmaktan da. çekinseniz bile bakın yine de, çok şey öğreneceksiniz. (ç.n. bunu benim de denemem gerekiyor.)
herkes harika bir gitarist olamayabilir, ama herkes gelişmeye açıktır. benim için önemli olan bu.
bazen çalarken gözlerinizi kapamak daha iyi duymanızı sağlar. bazen de gözlerinizi açarak etrafınızdan enerji alabilirsiniz(enerji alışverişi de olabilir).
gitarı    sol elle, sağ elle, her iki elle ve ellerinizi kullanmadan çalmayı öğrenin.
"notalar bir sessizlikten diğerine zekice geçmeye yarar." sessizlik olmasa sesi tanımlayabilir miydik? peki ya ses olmasaydı ne olurdu? (sessizlik çalınabilir mi?)
çalışmakla çalmak arasındaki farklardan biri çalışırken hatalarımızın üzerinde durmamızdır. çalarken hata yaptığımızda ise ya görmezden geliriz ya da müzikal bir biçimde telafi etmeye çalışırız.
eğer çalarken kendinizi çok gergin hissediyorsanız(kalabalık ve ya üç beş kişi önünde) bunu doğal karşılamayı öğrenin. gerginliği yok etmeye çalışmak yerine bu enerjiyi müziğe çevirmeye çalışın. (kötü ve ya yanlış enerji olarak algılamayın biraz çabayla gerginliğinizi tramblen gibi kullanmayı öğrenebilirsiniz.)
dinlemenin bir sürü şekli var. müzisyen olmanız dinlemeyi bildiğiniz manasına gelmez. dinlemeyi öğrenmek ömür boyu geliştirebileceğiniz bir faaliyettir ve çaba gerektirir. (iyi bir dinleyici olmak size gizli bir güç katabilir.) ç.n. jim hall ne demiş? "işin sırrı dinlemekte, her zaman."
sabır çok önemli. elimizde değil, her şey hemen olsun isteriz. deneyimle bunun mümkün olmadığını öğreniriz en azından. parçalar zamanla yerine oturur, sabretmeli. eksiklerinizi görüyorsanız üzerine gidin. çalışmalarınızı sıkılmayacağınız bir biçimde düzenleyin. ne kadar sürerse sürsün. sonuç beklemeyin.(çalışmayı doğru yönlendirirseniz sonuç kendiliğinden gelir). bir bakmışsınız oluvermiş. müzikte gelişmenin sonu yoktur, çok çalışma, zaman ve sevgi ister.

işte böyle şeyler söylemiş mick amca hal leonard şirketinden yayınladığı harika kitabının sonunda. bu kitabı müzik ve gitara ilgi duyan herkese hararetle tavsiye ederim, her seviyeden müzisyenin bu kitaptan faydalanabileceğine inanıyorum. goodrick kitap boyunca, çin'li düşünür konfüçyus'un 'birine iyilik yapmak istiyorsan ona hergün balık yedirmek yerine balık tutmasını öğret" sözünü anımsatan bir üslubu koruyor, yol gösterip fikir veriyor, sayfalarca egzersiz yazmak yerine, gözlemlerini paylaşıp sorular soruyor, merak uyandırıyor, egzersizleri üretmeyi de okura bırakıyor. bulabilirseniz 90'larda guitar player dergisinde yayınlanan "thinking guitarist" isimli köşelerine de göz atın, aydınlanırsınız.

ç.n.= çevirmenin notu

No comments:

Post a Comment